Cilt Bakımı
Cildimiz vücudumuzu örten ve bizi her türlü dış etmenlere karşı koruyan bir örtüdür. Bu örtüye iyi bakmamız hem onun her zaman iyi görünmesini hem de ciltte oluşacak problemlerinde önlenmesini sağlar. Bu yüzden cildimize ihtimam göstermemiz ve ona belli aralıklarla bakım yapmamız gerekir. Cilt bakımı yapılırken birçok ürün ya da bakım yöntemi kullanılabilir. Cilt bakımını anlatırken temel cilt bakım basamaklarına kısaca değinmek gerekir.
Cilt Bakımı Yöntemleri
- Cilt temizliği
- Nemlendirme
- Tıkayıcılar
- Yumuşatıcılar
- Güneş koruyucular.
Cilt Temizliği
Cilt temizliği her cilt bakım rejiminde ilk adımdır ve kişinin cilt tipi ile yaşına bakılmaksızın her sabah ve akşam rutin olarak tekrarlanmalıdır. Cilt temizliğinin amacı sadece kirin, mikroorganizmaların, makyajın ve diğer kirletici maddelerin taşınması değil, ayrıca pulları dökülmüş hücrelerin cilt yüzeyinden atılmasıdır. Bu da cildin sürekli bir yenileşme sürecinde diğer topikal terapi ve desteklerini daha iyi emmesini sağlar.
Temizleme için yalnızca suyun kullanılması ciltten kirin ve yağın kabaca 65%’nin giderilmesini sağlayacaktır. Ancak, su tek başına cildi makyaj ve çevresel kirliliğin yağlarından arındıramayacaktır.
Kozmetik hastalar için mevcut en iyi temizleyici seçimi sıvı yüz temizleyicilerdir. Bu temizleyiciler asidik pH düzeyine sahiptir, çoğunlukla nemlendirici içerir ve yüksek ‘arındırma’ oranına sahiptir.
Kuru cilt tipine sahip hastalar köpüren temizleyicilerden uzak durmalı ve yağ bazlı, nemlendirici temizleyiciler kullanılmalıdır. Yağlı cilde sahip hastalar bu temizleyici türlerinden uzak durmalı ve köpüren veya jel bazlı temizleyicileri kullanmalıdır. Yaşlanmış bir cilde sahip hastaların çok hassas veya kuru bir cildi yoktur, aralıklı olarak glikolik asit içeren temizleyicileri kullanabilirler. Muhtemelen tahriş edici olmalarına rağmen bu temizleyiciler deri soyulmasını arttıracak ve yumuşak anti-aging bir etki yaratacaktır.
Cildi Nemlendirme
Cildi nemlendirmek sadece düşük nem oranlarına sahip olduğu anlaşılan kuru cilt için değil, her cilt bakım programının önemli bir bölümüdür. Artan transepidermal su kaybına sahip zedelenmiş bir epidermal bariyer bulunduğunda ve böylece epidermiste su içeriği azaldığında, nemlendiriciler faydalıdır. Stratum korneum dermiste cildi suya set yapmasına ve epidermisin canlı tabakalarına izin vererek dokunulmaz kaldığında cilt sadece nemlendirilmelidir. Ciltte çok az su bulunması pürüzlü, pullanmış ve tahriş olmuş kuru bir cilde yol açacaktır.
Nemlendiricilerin amacı cilt bariyer görevini gerçekleştirirken koruyucu bir tabaka sağlamak ve ciltte küçük parçalanmalar sağlamak için nem seviyesini arttırmaktır. Sonuç olarak, bu daha sonra ciltten nem buharlaşmasını azaltır, hidrasyon düzeyini korur ve hem pürüzsüz bir görünümü hem de cildin dokunsal özelliklerinin artmasını sağlar.
Yumuşatıcılar tıkayıcıların aktivitesini tamamlar ve cilt yüzeyinin pürüzsüzleşmesine yardımcı olur. Çoğu nemlendirici çeşitli kombinasyonlarda şu üç bileşeni içerir- nemlendirici, tıkayıcı ve yumuşatıcı.
Cilt Nemlendiricileri
Nemlendiriciler suda çözünen yüksek su emme kapasitesine sahip su tutan materyallerdir; dermisten epidermise su emilmesinin geliştirilmesi ile suyun tutulması için stratum korneumun yeteneğini arttırılır. Yüksek nem oranına sahip ortamlarda, su ayrıca dış çevreden stratum korneuma absorbe edilir. Nemlendiricilerin nem tutucu ile tıkayıcılarla birleştirilerek oluşturulmasının nedeni artan transepidermal su kaybının kaybolmadan dermisten epidermise su muhafazasını önlemektir.
Nem tutucular ciltte suyu tutarak ince çizgi ve buruşuklukları düzelten stratum corneumun şişmesine yol açar. Bu ürünler bu uzun süren etkileri vermemesine rağmen, çoğu nemlendirici üreticileri kırışıklık karşıtı özelliklerini savunmak için bu fenomeni kullanır.
En etkili nem tutucu madde gliserindir. Diğer yaygın kullanılan nem tutucular propilen glikol, jelatin, doğal nemlendirici faktör (NMF), üre, pantenol, sodyum, sorbitol ve sodyum hiyalüron içerir. Daha yeni ve yagın satılan nem tutuculardan biri de hiyalüronik asittir. Hiyalüronik asit içeren çoğu ürün kırışıklık karşıtı aktivitelere sahip çıkar, ancak daha önce de açıklandığı gibi, bu etki sadece ciltte suyun tutulmasına dayalıdır.
Çilt Gözeneklerini Tıkayıcılar
Tıkayıcılar cilt üzerinde hidrofobik bir bariyer yaratarak, keratinositler arasında lipit matriksi savunarak ve bu yolla cilt bariyerinin integrasyonunu arttırarak transepidermal su kaybının dış çevrede azaltan yağlı maddelerdir. Tıkayıcı etkiye sahip maddeler yağlı asitler (linleik asit, lanolin), yağlar, mumlar, mum esterleri (mineral yağ, parafin, vazalin, silikon türevleri, skualen, balmumu), fosfolipidler ve sterol içerir. En yaygın kullanılan en iyi tıkayıcılardan ikisi mineral yağ ve vazelindir. Vazelin tarafından transepidermal su kaybındaki azalma 99% ve mineral yağ tarafından 50%’dir. Yağsız tıkayıcılar dimetikon gibi silikonlardan oluşur.
Lanoline temas duyarlılığı geliştiren alerjik reaksiyonlara eğilim ve hassas cilde sahip bireyler altgrubu vardır. Temas alerjileri bilinen hastalar lanolinsiz nemlendirici kullanmalıdır. Mesela şimdiye kadar dermatitise neredeyse hiç temas etmediği rapor edildiği için vazelin içeren bir nemlendiricinin kullanılması önerilebilir.
Cildi Yumuşatıcı Maddeler
Yumuşatıcı maddeler genelde pulları dökülen keratinositler arasında boşlukları doldurarak ve korneosit cilt bariyerinin birleşmesinin artmasına yol açarak cildin su tutmasına yardım eden yağlar ve lipitlerdir. Yumuşatıcı maddeler pürüzsüzlüğü, yumuşaklığı ve esnekliği arttırarak daha büyük ışık kırılmasına ve daha iyi görünen bir cildin oluşmasına yol açarak cilt görünümünü düzeltir. Bunlar yumuşatıcı özelliklere sahip çeşitli türlerde mevcut maddelerdir. Bunlar (dimetikon gibi) damar sıkıştıran yumuşatıcılar, kuru yumuşatıcılar (izopropil palmitat), yağlı yumuşatıcılar (kastor yağı/ hintyağı, jojoba yağı, propilen glikol) ve koruyucu yumuşatıcılar (izopropil izosterat)dır. Vazelin, lanolin ve mineral yağ gibi çeşitli yumuşatıcılar ayrıca nemlendirici ve tıkayıcı özelliklere sahiptir.
Nemlendiricilerin çoğu ya yağda su emülsiyonu olan kremler ya da suda yağ emülsiyonu olan losyonlardır. Ayrıca serum ve jel gibi mevcut olan daha kompleks formüller vardır.
Kremler zengin bir içeriğe sahip ve ağır lipitler içermeye eğilimlidir. Kremler tipik olarak mineral yağ, vazelin, lanolin ve su içerir. Losyonlar daha incedir ve genelde su, mineral yağ ve propilen glikol içerir.
Kuru ciltli hastalar günde en az iki kez sabah ve akşam bir nemlendirici uygulamalıdır. Cilt kurudukça daha az nemli çevrelere veya kışın gün boyunca uygulamanın tekrarlanması gerekecektir. Losyonlar gün içinde uygulanabilirken, kremlerin gece uygulanması ideal olandır. Oldukça kuru bir cilde sahip veya kuru iklimlerde yaşayan hastalar kremi sabah da uygulamalıdır. Nemlendiriciler biraz nemli bir cilde uygulandığında en belirgin etkilerini gösterir.
Yağlı bir cilde sahip hastalar fazla bir nemlendirme ihtiyacı hissetmez. Ancak, cilt tipi sabit değildir; genelde yağlı olan cildin kurumaya başladığı ve bu sebeple nemlendirilmesi gereken durumlar vardır. Yağlı cilde sahip hastalar için ideal olan hafif losyonlar ve hatta jel kullanmalarıdır. Özellikle silikon türevleri yağlı cilde sahip olanlar için üretilmektedir.
İdeal nemlendirici non-komedojenik, tahriş edici olmayan, koku gerektirmeyen, hipoalerjenik, ve hassasiyet azaltıcı olmalıdır. Hassas bir cilde sahip hastalar bu tür bir ürünü seçmelidir.
Günümüzde yeni nemlendiriciler antioksidan, retinoid ve güneş koruyucu gibi ek, çoğunluğu etken maddelerden oluşur. Bu nemlendiricilerin ışıktan koruma, yaşlanma karşıtı ve güneş koruma özelliği gibi ek etkilere sahip olduğu söylenir. Bu ürünler açıkça kozmesötik ürünler kategorisine aittir. Bu yaşlanma karşıtı teknoloji yüz nemlendirme piyasasının en hızlı büyüyen bölümüdür.
Gün boyunca kullanılan çoğu nemlendirici güneş koruma faktörü (SPF) içerir. Genelde gün içinde kullanılan nemlendiricilerin içerdiği SPF oranı oldukça düşüktür (SPF 12, 15 veya 20). Bu nemlendiricileri kullanan hastalar günlük nemlendiricinin üstünde 30 SPF oranına sahip güneş kremi kullanmalıdır. Gece kullanılan nemlendiriciler ve yaşlanma karşıtı kremler de genelde reçetesiz satılan retinoid (retinol veya retinal dehid) içerir. Bunlar topikal retinoid kullanımının hastanın cilt bakım programına yerleştirilmesi için mükemmel seçeneklerdir.
Cildi Güneşten Koruma
Son 40 yılın üzerindeki araştırmalar güneşe maruz kalma, cildin erken yaşlanması ve tartışılmaz cilt kanseri arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır. UV radyasyonunun cilt yaşlanmasına sebep olduğu açıkça belirtilmiştir. Daha da önemlisi, UV ışığı şu anda kutanöz malignitesinin gelişiminde ana etyolojik ajan olarak kabul edilir. Tüm malignitelerin 50%’si cilt kanserine atfedilebilir, melanom kadar melanom dışı cilt kanseri vakasının artan oranı herhangi bir malignite için en hızlı büyüyen orandır.
Güneşe maruz kalmış olanlar ile güneşten korunmuş vücutlar karşılaştırıldığında erken yaşlanmada güneşe maruz kalmanın klinik etkileri rahatlıkla görülebilir. Erken yaşlanmış cilt güneşten korunmuş kronolojik olarak yaşlanmış cilde oranla solgunluk, pürüz, kırışıklık, alacalı pigmentasyon, telanjiyektazi, çeşitli iyi huylu ve kötü huylu tümörler gibi daha çok klinik değişiklik gösterir.
Işıktan korunma UV radyasyonunun zararlı kutanöz etkileri ile savaşan ve kutanöz yaşlanmasının izlerini yavaşlatan ve durduran temel bir profilik ve terapatik elemettir. Işık korunumu cilt bakımının ötesindedir: ışık korunumu sağlayan güneş kremlerine ek olarak, güneş koruyucu kıyafetler zararlı UV radyasyonundan cildi korur.
Güneş Kremleri ile Cilt Koruma
Veriler güneş kremleri ile cildin korunmasının cilt kanseri gelişimini azaltabileceği ve erken yaşlanmayı yavaşlatabileceğini göstermektedir. Son yıllarda güneş kremi endüstrisinde çok büyük gelişmeler olmuştur. Güneş kremlerinin kozmetik ürün olarak düşünüldüğü Avrupa’nın tersine, FDA güneş kremlerini ilaç olarak düşünür ve onların düzenleyici makam onayı almadan önce çok sıkı klinik testlerden geçmesi gerektiğini belirtir. Bu da uzun yıllardır Avrupa’da kullanıldıktan sonra güneş kremi filtrelerinin neden yalnızca Amerika’da olduğunu açıklar.
SPF derecelendirme neredeyse evrensel olarak kullanılır. Ancak, SPF temelde UVB ışınlarından korunmanın göstergesidir ve UVA etkilerinden sağlanan korunmanın tahmin edilmesi güçtür. Mevcut ticari güneş kremlerinin çoğu UVA ışınlarına karşı eşit bir şekilde etkin olamasa da, UVB ışınlarına karşı güvenli bir koruma sağlayacaktır. SPF, 2 mg/cm2 güneş kremi uygulamasından sonra minimum eritem dozu (MED) geliştirmek için gereken UV dozu (genelde UVB) olarak betimlenir. Bu sebeple, bir SPF 2 UV radyasyonunun 50%’sini absorbe eder ve güneş kremi kullanmamış aynı hasta ile karşılaştırıldığında hastanın iki katı zamanda güneşte kalmasını sağlar.
UVA derecelendirmesine uygun olarak, FDA son zamanlarda yeni bir dört yıldızlı derecelendirme sistemi ve tanımını (düşük, orta, yüksek ve en yüksek) önermiştir. Bu derecelendirme sistemi in vitro ve in vivo önlemleri içerir ve tabaklanmayı önlemek kadar UVA ışınlarının da cilde nüfuz etmesini azaltmak için güneş kreminin kapasitesini ölçmeye dayalı olacaktır.
Güneş kremlerinde kullanılan iki farklı filtre türü vardır: kimyasal filtre olarak da bilinen organik ve inorganik veya fiziksel filtreler/bloklar.